''Yalnızlık, bir ovanın düz oluşu gibi bir şey''

Lacivertle mavi arası bir renkte kenarları olan hafif kirli pencereden bakıyorum. Bulunduğum yer uçsuz bucaksız sarı tepelerle kaplı. Buranın adı Gölbaşı filan değil Tepebaşı olmalıymış diye düşündürüyor. İnsanda koşma isteği uyandırıyor bu tepeler. Durmaksızın koşma isteği. Başımı sola çevirince insanları görüyorum. Hepsinin rengi, ışığı birbirinden farklı. İnsanlar mutlu, insanlar gülüyor, bir şeylerle uğraşıp, aitlikleriyle, bağımlılıklarıyla, aşklarıyla, üzüntüleriyle, insanlıklarıyla hayatlarına devam ediyor. Oysa ben hiçbir yere ait hissetmiyorum kendimi. Hiçbir renge ait hissetmiyorum. En yalın halimle, dakikalarımı hem bomboş hem de eskiyle dolu düşüncelerle öldürüyorum. Ne israf. Bazen içimi derin bir özlem kaplıyor. Bir şeylere duyulan bir özlem mi yoksa bir kişiye duyulan bir özlem mi. Bilmiyorum. Ayırt edemiyorum. İhtiyaç duyuyorum içimde, güçlü bir ihtiyaç. Neye olduğunu bilmeden. Nefes alma ihtiyacı gibi. Yaşamam yarım kalıyor sanki. Yaptığım, hissettiğim her şey yarım kalıyor.

''Yalnızlık, o şeyin varolmayışı gibi bir şey''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder